8.22.2017


* "sanırım bu gelen hüzünlü bir yaz olacak" diyerek "yazı yagırga"mıştım. hüzün+donuk geçti, yakında bitecek, seneyi de hüzünlü olacak diye karşılarım muhtemelen ve yine mutsuz olurum. mutlu hissetmiyorum bir zamandır. sevdiğim insanlarlayım ama hislerim pozitif değil, hatta sevdiğim bir arkadaştan soğuma yaşayacak gibi oldum da nasıl def edeceğimi şaşırdım bu efkarı.
* bu ara hiç umudum yok ama umudumun olmaması beni rahatsuz etmiyor, yani umudum olsa ne olur olmasa ne olur donukluğundayım. bir de bazen her daim pozitif olabilen insanlara özenip bozmayacağım kalbiimi diyorum, demekle bile bir rahatlık çöküyor üzerime. ama uzun sürmüyor tabi.
* yazmak istiyorum da yazamıyorum.

1.26.2017

kısa kısa

mommy (2014)
xavier dolan'ın ilk filmi ola annemi öldürdüm'ü hatırlamak için zihnimi zorladım ama pek bir şey hatırlayamadım. bu filmini izliyorum aynı gibi geliyor konusu.
kamera kullanımı, müzik tercihleri, dekor ve ortamı eleştirmek haksızlık olur ancak senaryoda artık tekrara düşüyor bu oğlan. yani kurgu iyi de hep aynı şeyleri mi izleteceksin bize be xavier? anladık serseri oğlan ile sorumsuz görünen anne arasındaki ilişki bahse değer de abartmasak daha iyi. bırak biraz da başkaları işlesin bu konuyu.
bu arada filmin vurucu repliği "annelerin bir gün uyanıp da çocuklarını sevmeyeceği zaman yoktur, sen ise beni her geçen gün daha az seveceksin."di. 

-spoiler- 
işte bu yüzden anne oğlanı yolluyordu bence, dayanamadı buna. oğlunun başka kadınları daha çok sevmesine, kendisinden önce başka kadınlara koşmasına diye düşünüyorum. ama sonra insafsızlık ettiğimi düşünüyorum ve hayır bir umut uğruna yaptı bunu diyorum. kendi bir şeyleri düzeltmek yerine başkalarına bıraktı bu görevi, kısa yolu seçti.
-spoiler-
bir de oyunculuklar çok iyiydi ya. zaten iki oyuncu da daha önce xavier'in kamerasına konuk olmuştu. karşı komşunun kendini bu ailenin yanında rahat hissedip marazından sıyrılması ancak kendi ailesinin yanında maraza tutulmasına rağmen ailemi bırakamam demesi ilginçti. o kadının hikayesi yarım kalmış. zaten elinde üç karakter var ne diye böyle bırakıyorsun, biraz daha işlesene diye düşünmeden edemiyorum.
filmde bizim değer yargılarımızla çakışan sahneler mevcut, afiş bile bağırıyor aslında. 


arrival (2016)
bu film için söyleyebileceğim şeylerin ilki atmosfer filmi olduğu. yani film içinde öyle bir atmosfer kurulmuş ki içine giriyorsunuz. ortam çok iyi resmedilmiş, ağır ağır işlemesi sanırım filmlere bu havayı katıyor. geçen senelerde izlediğim prisoners filmi bu açıdan çok başarılıydı. ne zaman amerikan filmi izlemek istesem bu filmin o havası aklıma geliyor. o bunaltıcı, basan hava ama çok da hoş olan, kasvetli. gizemli nehir'de de vardı aynısı sanırım.
filmde benim dikkatimi dil üzerinden çekti. uzaylılarla iletişime geçmek ve bunu bir filolog yardımıyla yapmak güzel fikir. ayrıca doğrusal zaman anlayışından sıyrılması ikinci dikkat çeken noktası.
çok sevdiğim bir film olmadı ama izlenilesi bir yapım diyebilirim.
ailecek izlenebilecek temizlikte bir film bunu da belirteyim.



kontroll (2003)
macar yapımı. sadece yer altında geçiyor film. yerin üstü kurtuluş gibi gözüküyor. ya da yüzleşme mekanı.
ilginç bir çalışma diyebilirim. metroda bilet kontrolü yapanların hikayesi, tabi burada işe gizem katan bir yabancı unsur var, ben tam yerini kavrayamadım.
izlenmese de olur ama orjinal bir yapım izleyeyim, ilginç bir atmosfere gireyim, iyi bir müzik dinleyeyim diyenler izlesin.