11.23.2014

...
Bu, oğlak. Satürn burcu altında doğan herhangi bir kişi olmayan Walter Benjamin misali, dalgınlık ve yatkınlık kaybolmalara, sokaklarda, en tanıdık sokaklarda hatta, tanıdık şehirlerin kalabalık caddelerinde... Bilerek kaybetme kendini ya da, hiç tanımadığı bir şehirde, düz bir şekilde de olsa tırmanır gibi, kendini şaşırtmak, kendine şaşırmak için neredeyse, aynı sokaktan ikinci kez gittiğinin ayırtına vardığında hoşnutluk duymak için. 

İşte oğlak, bildiğimiz; Ocak’ın üşüyen çocuğu ve otu ete yeğlediği için benzi solan... Çocukken büyük gibi davrandığı için yaşlandıkça çocuklaşan... 

Bu oğlak; sokakları, parkları değil, tepeleri yokuşları dağları tercih edecektir, hafta sonu yürüyüşleri için. Yük taşımaya yatkınlığı yüzünden erkence çözülse de iskeleti, mesela bisikletle Asya turuna çıkmaya hazırlanan gençlere katılmayı tasarlayarak âlemi kendine güldürecektir. Bu gülüşlere katılarak eğlenecektir kendisiyle. Allah kısmet ederse görülür ki ileri yaşlarda, kalabalıkların içinde bile iç âleminde yaşayan genç değildir çoktandır; dudaklarından eksik olmayan oğlak gülüşüyle kendi kendisiyle dalga geçebilir. O kadar tırmana tırmana tepelerden, engebeli yollardan, ter dökerken bir çiftçi misali işinin başında, bir hayli atılmıştır kara suyuk ve hayata daha iyimser ve hoş görüyle bakabilmektedir. 
...
cihan aktaş

11.13.2014

... 
Hayal ettim söylediğin yoldan döneceğini, 
Fakat yaşlandım, artık unuttum ismini. 
(Sanıyorum kafamdan uydurdum seni)

Bir fırtına kuşunu sevmeliydim seveceğime seni; 
Hiç değilse baharda göğü şenlendirir gelirdi. 
Bütün dünya ölüme düşer kapattığımda gözlerimi. 
(Sanıyorum kafamdan uydurdum seni)
sylvia plath
ablama "ben orada bi çocuğa 'gözlerinin dokunduğu her mekan memleketim' dedim" dedim. inandı. 
her şeyi bi tarafa bıraktım da benim bu kadar cesur olduğumu düşünmesine şaşırdım. "düşün ki çoğu zaman kendime bile söyleyemiyorum" insanı olduğumu, korkaklığın ileri boyutlarında gezindiğimi anlayamamış olması garip. 
bi arkadaşım var, mütemadiyen seviyor. uzman sevici. ve en beğendiğim özelliği peşine de düşüyor, kendisiyle yüzleşiyor, ardından karşı tarafla yüzleşiyor. geçenlerde uzun mu uzun bi telefon konuşmamızda başından geçenleri, ki burada başından geçenler kafasından kurdukları anlamında da olabilir çünkü uzman bir kurucu da kendisi, anlatırken şuan hatırlamıyorum ama öyle bi tespit yaptı kı bunu kendine nasıl itiraf ediyor diye şaşırdım, daha sonra nasıl dile getiriyor derken yutkundum, bana söylemesini kavrayınca da tıkandım. olayların bi kısmını kaçırdım tabi bu sırada.
garip varlık şu insan

11.09.2014

okuldan gittiğimiz yere dair bir yazı yazmamız istendi, bültende yayınlanacakmış. hiç elini taşın altına koymayan biri olarak ses çıkarmadım ama yazacak kişiden şöyle sonlandırmasını isteyeceğim

 son sözü ahmet kaya söylesin
"yitip giden anıları,
katledilmiş duyguları
yarım kalmış sevdaları yazamadım, yazamadım."