9.13.2011

pastoral senfoni


Bu kitaba garip bi bağlılığım var. (Pastoral Senfoni, Andre Gide)
Üçüncü okuyuşumu bugün bitirdim. İlk okumam küçüklük devreme rastlıyor, ikincisiyse pek de büyük sayılmayacağım yaşlar ve şimdilik son olarak şimdi okuyorum. Belki çok da ahım şahım değil ama beni çok cezbediyor, dönüp okuma ihtiyacı duyuyorum. Zaten pek unutkan biriyim, bir de üstüne roman ve filmlerin tam sonunu unutma illetim eklenince yeniden okumalarım zevk veriyor, unutma salaklığıma üzülüyorum o ayrı.
Kitaptan biraz bahsedeyim; kitabı anlatıcı olarak günlüklerinden olayları öğrendiğimiz evli ve çocuk babası Papaz'ın şefkat duygusuyla kör ve bakımsız bir kızcağızı evine sokmasıyla ve daha sonra duygularının içine şefkatten başka hislerin de sızmasıyla gelişen olaylar. Aşk ve din kıskacında kalan Papazın duygularının güzel anlatıldığını düşünüyorum. Andre Gide'ın Dar Kapı romanını sahaflardan almadığım için kendime çok kızıyorum. Yazarın Dostoyevski kitabını okumuş ve beğenmiş biri olarak bu hatayı yapmamalıydım.
Yazımın bundan sonrası kitabın içeriğinden bahsedecektir, ikaz edeyim.
Bir papazın gayet temiz duygularla bir kız çocuğunu yetiştirmeyi sahiplenmesi ile başlayan bu aşkın faillerinin birinin papaz, diğerininse onun yetiştirdiği dinine bağlı bir genç kız olması olayları ilginç yapan. Daha önce aşık olan papaz hikayesi görmüştüm ama o papaz dininden feragat ediyordu, işte bu benim gözümde biraz bayağılıktı ama bu romanda papazın dinine tamamen bağlı kalması ama aşkın da (evli olduğu için) günah olmadığına kendini inandırmaya uğraşması etkileyici. burada sözü papaza devrediyorum "eğer aşka bir tahdit konmuşsa, bu Senden gelmemiştir. Ey Rabbim insanlar koymuştu onu. Aşkım insanlar nazarında kirli görünecektir belki ama lütfet, Ey Rabbim, onun Senin nazarınızda temiz ve ulvi olduğunu söyle. Kendimi günah fikrinin üstüne çıkarmaya çalışıyorum, ama kaytarmaya gelmiyor, günah işlemiş olmaya müsamaha edemem, Mesih'imden vazgeçemem..."  
Papaz protestan mezhebinden. Teorileri incil'in daha çok İsa'nın öğretilerini benimsemiş Saint Paul'un getirdiği şeriat kısmını da kabul etmekle birlikte oğlunun şeriate daha bağlı olmasından hafif rahatsız. Yani oğlunun etrafında çit örmeden rahat edemeyeceğini düşündüğünden (şeriat kanunlarının olması gerektiği savunduğundan) şaşkın zira gayet insancıl olan papaz efendi "iyilik ve muhabbetle verilmesi gereken şeylerin emir ve nehyle verilmesinden veya bunun savunulmasından rahatsız. Aşık olduğunda hissettiği o saf duygular sebebiyle bunda Tanrı'nın nehyedebileceği birşey olmadığını savunuyor.
İlginç olan bir diğer noktaysa kör kızı da kendi gibi inancını aşılıyor hatta ileri giderek kötülükten (günahtan, saint paul'un kısımlarını bile okuyor,öğretmiyor) bahsetmiyor. Buna İsa'nın "eğer kör olsaydınız günahınız olmazdı" sözünü destek alıp o kızın masumluğunu savunuyor. 
Taki kızımızın gözleri açılıp saint paul'un "bana gelince, eskiden şeriat olmadığı için yaşıyordum, ama vaktaki emirlerin nazil oldu, günah canlandı ve ben öldüm" ayetini görüne kadar. Bu andan itibaren kızımız yaşanılan aşkın günahının altından kalkamayacağını anlıyor.
Beğendiğim başka bir kısımsa papaz'ın eşinin halleri. Oldukça başarılı anlatılmış. Karısının gittikçe artan aksiliklerinden hiçbir şey anlamayan papaz ise klasik erkek. 
Kısacası aşk ile din arasında sıkışık kalan ve evli olunduğundan mekan işgali günahını sırtına alan ama bunun farkına varmayan kişilerin hikayesi. Benim için de bayağı etkileyici.

1 yorum:

Yorumhane dedi ki...

Kitap ile ilgili yazdığım yazıya yorumlarınızı beklerim: http://www.yorumhane.org/2013/02/andre-gide-pastoral-senfoni.html