12.20.2010

Winter Passing


konu kimilerini için artık klişeden öteye gitmeyen, ama benim gibi aile dramı sevenleri için hala katlanılabilirliğini sürdüren cinsten. genç kızımız senarist- oyuncu olarak hayatını ifa etmeye çalışırken yazar olan babası ve annesinin mektuplarını basmaya çalışan bir editör tarafından bu monoton hayatına çomak sokulmuştur. Babasına mesafeli duran kızımız teklife temkinli yaklaşsa da işsiz kalacağım bahanesiyle kabul eder,serde ise çocukluğuma ineceğim masalı. Kızımız mazoşist aynı zamanda, yazar ebeveynlere sahip olduğundan onlardan göremediği ilgiyi büyüyünce oyuncu olarak tatmin etse de artık bağımlı acıyı kendine yaşatmadan duramıyor ki bu sahnelerde içiniz acıyor. sigara, kokoin acıya olan bağımlılığına rağmen kişilere ise bir türlü bağlanamıyor. Kişi dedim ama buraya kedisi de giriyor. Kediyle vedalaşma sahnesi ve akıbeti çok hoş bi sahne olmuş.
Babasının evine geldiğinde evde fotoğrafta gördüğünüz dev herifi görüyor ve tabi babasına çok yakın olan o sinir bozucu bilmiş kızı görünce,işte o zaman afiş anlam kazanıyor. Küçücük kızlarına ilgi göstermeyen bu ebeveyn bozması nasıl bu dev ve sinir bozucu kızla aynı çatıda yaşayabiliyor.
Gerisi bildik hikaye baba ile anlaşamama, sinirden gidip o deve sulanma, o saf adamdan cevap bulamama falan filan...Babanın intihar etmesi ile bütün sular ısınır,bir anda yılların kırgınlığı gider, mektupları götürmediği gibi şehre döndüğünde eski sevgili(!)sinden çiçek alır. yani dünya çocukluğumuza dönüp, çözülmemiş düğümleri çözmekle hayat 180 derece değişebilir, dünya aslında yaşanılabilir bir yer olabilirmiş saçmalığı.
Filmi izlememin tek nedeni Zooey Deschanel. Bu yönden tatmin de oldum, film onun üzerinden ilerliyor. Çekimleri de çok hoş bu nedenle ben izlerken sıkılmadım bunlar hatrına. 
Değinmek istediğim son konu ise zooey'in eline sigaranın hiç yakışmadığı. bir kadına sigara yakışmaz mı demeyin yakışmıyormuş gördüm valla.

Hiç yorum yok: