12.30.2010

oyuncak hikayesi 3

En beğendiğim animasyon serisiydi oyuncak hikayesi. Üçüncüsünü izlemeyi kasten geciktiriyordum, ilk ikisinin yerini tutamayacağına dair bi önyargı barındırdığımdandı şüphesiz ama bu şüphemin haklı sebebi vardı. Yeni animasyonlar ne kadar eğlendirse de ya da şimdikiler mesaj içermeye de başladı herneyse ben eskilerin tadı başka olduğunun savunanlardanım. Belkide çocuk aklıyla kaç kere izlediğimi dahi hatırlamadığım animasyonları çocukluğun verdiği hazla o tadı aldım, o tadı abarttım şimdi de kimseyi o noktaya ulaştırmıyorum. Bilemeyeceğim...
Serinin bu halkasında Andy tipik genç olmuş, oyuncakları bir kenara atıp, pc başında ömrünü heba etmektedir. Bir kaç gün içerisinde üniversiteye başlayacağı için evden ayrılacak odası da kardeşine kalacaktır ve odayı toplaması gerekir. İşte bu sırada oyuncaklar gündeme gelir. Woody hariç diğerlerinin akıbeti tavan arasıdır, oyuncaklar buna da razıdır zaten ama annesinin çöp poşetine konan oyuncakları tavan arasına konulacağından haberi olmadığından onları da çöpe atar. Oyuncaklar daha sonra kreşe gidecek kutuya kendilerine atmayı becerirler. Kreş bir oyuncağın sahibinden beklediği tüm ilgiyi alabileceği bir yer gibi durur, tabii eğer 3-4 yaşlarında oyuncakla nasıl oynandığını bilmeyen çocukların eline düşmezlerse. Falan filan... Kreşte diktatör bir pembe ayıcığın hüküm sürmesinin anlaşılmasıyla bizim oyuncakların kaçış hikayeleri bölümün konusu.Tabii bir de aile/grup kavramı burada değer kazanıyor.
Çok eğlenceli bir bölüm olmuş. Özellikle tüketim toplumunun icadı olan ve milyonlarca benzeri olan barbie'ye verilen rol komik bir gönderme olmuş. Bir barbie'nin bu kadar davasına sarılacağı kimin aklına gelirdi? Hele kız oyuncağı olan adamla yaşadığı ilişki insanın yanak kaslarını ağrıtan cinsten.
Tabii bir de buzz'ın ispanyola dönmesi,o mimikleri, senorita'ya karşı giriştiği centilmenlikler çok komik.
Yalnız sindiremediğim bir şey var ki Andy'nin, bu oyuncakları başka bir çocuğa vermesi. Bunu nasıl yapabilir? Onlar onun için ne zorluklara katlanmışlardı, tavan arasnda kalsalar daha mutlu olacaktım açkçası. İşin kötüsü çocukluğumdan hiçbir oyuncağım bugüne ulaşmadığından konunun üzerinde duramıyorum, kendimi suçlu hisssediyorum. Yoksa buradan Andy'e açık mektup yazardım!


Hiç yorum yok: